Sunday, December 10, 2006

Yaşam

Hayat aslında ulaştığımız yer değildir. Bir yere ulaşmak için gidilen yolun ta kendisidir. Geçenlerde bir arkadaşıma anlatıyordum bunu. Hayatımıza paradır, eğitimdir.. sokmaya hiç gerek yoktu aslında. Nüfusu bu kadar arttırmasak ihç problem de çıkmazdı. İletişim varsın haftalar sürsün, onu beklemenin heyecanı alsın insanı. Şimdi 2 saniye aralıkla iletişim kurabiliyoruz da birbirimize verdiğimiz değer artıyor mu? Nasılsa yanıbaşımızda gibi oluyor çok uzaklardakiler bile... Bu yüzden herkesi hep ertleyip unutuyoruz sonra, yalnızlığa itiyoruz kendimizi. Şu iletişimi gerçekleştirebilelim diye benim 12+4+2=18 sene ders çalışıp çok kısa olan yaşamımın yaklaşık 3te 1ini heba etmem ayıp değil midir? Elma toplasa, sebze eksek, atlarımıza binip dağ tepe gitsek, at arabaları ile yük taşısak, kayıklar, botlar, hadi bir de gemilerle yolculuk yapsak... Uçmak... Hmm, planörle falan uçsak :) Olmaz mı yani?? Niye otomatik vitesli araba yapmamız gerekiyor ki? Bir yere ulaşmak o kadar önemli mi? Asıl önemli olan gidiş; ama bir yere varıp hemen para kazanmak amacında olunca insanlar yaşamı aceleye getirip hemen para kazanmaya çalışıyorlar. Bunu çok az kişi başarabiliyor, 30 yaşına kadar zengin olmayı... Yani çoğunluk bunları başarabilenler için yaşamını feda ediyor bir yerde. İlerde, 50-60 hatta belki 70 yaşımıza gelene kadar çalışıp emekli olunca elimize ne geçecek? Hep emeklilik günlerimiz için çalışırız, o günü erteler erteleriz... Sonra ölüme çeyrek kala tonlarca param olsa ne olacak? Ben kullanamadıktan sonra çocuğum kullansa ne olacak? Sanki kazandığım para onun hiç çalışmamasına yetecek mi ki? Yine çalışacak zaten... Ben ise gençliğimi okullarda, derslerde, işte harcamış olacağım.. Yorgun düşüp öleceğim. Elf değiliz ki hayatı böyle harcama lüksümüz olsun. 1000 yıl yaşasak, eğitimi, çalışmayı 100 yıl yaparım, sorun olmaz. Ama zaten 70 yıl yaşayabilen biri olarak 65 yaşıma kadar çalışmak istemiyorum ya!

No comments: