Saturday, March 24, 2007

Ankara'daki 21 senenin ardından


Eskiden tam bir Ankara aşığıydım, insanlar niye Ankara'yı sevmez anlamazdım. Ankara'yı sevmeyenlere de sinir olurdum. Ne vardı yani, düzenli, sakin, denizsiz ve griyse diye düşünüyordum.

Bir kere deniz olayının üzerinden hemen geçmek istiyorum... Haklı olabilirmiş aslında sinir olduğum insanlar deniz olmayışının olumsuzluğu hakkında. Deniz, kocamanlığıyla, devingenliğiyle, başına buyrukluğuyla ve gücüyle insanı kendine hayran bırakabilir. Ama tüm mesele bu da değil işte...Deniz insana kaçacak bir alan veriyor ve bunun için yüzmek ya da gemide olmak gerekmiyor. Şehirden sıkılıp kafayı denize çevirdiğinde bile insana bi dinginlik geliyor, o tek bi bakış bile bir kaçışı sağlıyor.

Bir başka mesele de Ankara'nın cidden can sıkıcı oluşu. Türkçe hocam lise bitince İstanbul'a gideceğini söylediğinde kızmıştım; ama meğersem çok haklıymış "bu grilik beni bitirdi, monotonluk beni tüketti, geriye bir şey kalmadı ne yazacak ne yaşayacak..." derken. Hakikaten bu monotonluk insanı bir noktadan sonra tüketiyor. Genç, çekingen ve yalnız Nazmi için bir dert ortağı gibiydi Ankara. Ama artık Nazmi'yi içine sığdıramıyor Ankara. Özgürleşmeye başlayan, farklılaşmak, değişik şeyler yaşamak isteyen bir ruhu kapana kısıyor yalnızca...

Artık kararımı verdim, Ankara'ya dönmeyi düşünmüyorum mümkün olursa. Kabul alırsam Lozan'a, diğer türlü zaten kabul aldığım Columbia University (New York)'ye gitmeyi düşünüyorum. Türkiye'ye geri dönme noktasında ise, belki bir süre Ankara'da kalabilirim,birkaç ay.. Ancak sonra mutlaka İstanbul'a taşınmayı düşünüyorum. Belki de hatalarımdan kaçacak ve değişmiş kişiliğimle yeni bir başlangıç yapabilecek bir yer aradığımdan da olabilir bu yargılarım, belki sadece güçsüz olduğumdan kaçmak istiyorum... Ama bunlar düşük ihtimaller, artık aynı boktan geçmişe saplanıp kalmak ve hayatım boyunca yerimde saymak istemiyorum.

No comments: