Sunday, April 08, 2007

Günlük gibi oldu

Dün ilişkiler üzerine uzun uzun konuştuk bir kızla. İki arkadaşım dün gece ilişkilerinde ufak sorunlar yaşadılar, muhabbet de buradan başlamıştı. Kızların erkeklerin hata yapmasını beklediği gerçeğinden bahsettik. Bunda kızların hayatlarına bakışlarında, ilişkiyi ön planda tutup, kariyerdir, okuldur.. bunlara ilişkinin birer parçası gibi baktıklarını öğrendik. Oysa biz erkekler, ilişkiye hayatın bir parçası gibi bakarız, aynı kariyer, okul... gibi. Bir kere arada çıkan sorunlarının temelinde bu olduğu kanısına vardık o yüzden. Bu nedenle kızları suçlamak da doğru olmayabilir kimi noktalarda; ama bu sütten çıkmış ak kaşık oldukları anlamına da gelmiyor. Hatayı kendileri de yapsalar inkar yoluna başvurdukları ve hatalarını kabul etmemekte ısrarcı davrandıkları da bir gerçek.

Neyse..Geçen hafta İstanbul'daydım. Babama Ankara'ya gelmesini istediğimi söyledim; çünkü İstanbul'da tek başıma olmak istiyordum. Cuma gecesi İstanbul'a gittim. Yalnız bir cumartesi geçirdim. Kadıköy'de gezindim, dinmeyen yağmur altında saatlerce yürüdüm. Sonra Tepe Nautilus'ta "Paris, Je t'aime" adlı filme gittim. Filmde bir sürü aşk hikayesi anlatılıyordu Paris'te geçen. Bu frankofon aşklar pek bana yaramadı, sonra biraz daha dolaşıp bir şişe Smirnoff North alıp eve döndüm. Evde bunun ancak yarısını içebildim. Ertesi gün de İdil'le Koşuyolu'ndaki Kirpi Cafe'de buluşup öğle yemeği yedik (kahvaltıyı atlamıştım tabi). Neyse, sonra İdil'in tavsiyesi sayesinde 25 dakikada Taksim Meydanına gidebildim. Orada da hüthüt ile buluştum. Ayhan Işık Sokak'ta, İFSAK'ın karşısında karaktersiz bir cafede oturup bir şeyler atıştırdık. Sonra da eve dönüp çantamı hazırladım ve Ankara'ya döndüm. Bir haftasonu için de olsa Ankara'dan uzaklaşmak biraz iyi geldi. Ara sıra bunun gibi şeyler yapmayı çok isterim. Aslında bu yüzden Lozan'da okumak istiyorum New York'tansa. Tabii önce başvurmam lazım EPFL'ye, sonra bir de kabul almam lazım oradan..

Bu aralar sınavların yanı sıra bir de yıllık telaşı var. Yıllık komitesinde olmanın getirdiği bir şımarıklık üzerimde yok değil; ama bu yine de yıllık yazısı yazmayacağım anlamına gelmiyor..100-150 kelimede değer verdiğin bir insana kendisine değer verdiğini anlatmak gerçekten zor olabiliyor. Neyse, yazı kapasitemi burada harcamayayım da bir iki kişiye daha yazı çıkarabilirim belki.

No comments: